30 Ağustos 2016 Salı

Uzun Beyaz Bulut : Gelibolu

Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı. Memleketimizi elimizden almaya çalışan tüm ülkelere karşı canla başla mücadele ettiğimiz kurtuluş savaşında kazanılan zaferin yıl dönümü. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ince savaş öngörüleri ve taktikleriyle Türk ordusunun vatanı için kahramanca canını hiçe sayarak bir destan yazdığı bu savaş sayesinde bugün özgür olarak yaşayabiliyoruz. 

Aradan geçen yıllarda bu memleket için yapılan fedakarlıkları, yitirilen bir dönemin neslini hiç unutmamak için ve geçmişteki hatalarımızdan ders alarak aynı şeyleri tekrar yaşamamak için tarihimize ve milli bayramlarımıza sahip çıkmamız gerekmektedir. Biz bu günlere kolay gelmedik. Tüm şehitlerimizin başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ruhları şad olsun. 

Bugün bir süredir okuduğum Buket Uzuner'in "Uzun Beyaz Bulut Gelibolu" kitabını bitirdim. 30 Ağustos'a denk gelmesi sebebiyle de Çanakkale savaşını anlatan bu kitabı da tanıtmayı istedim. Buket Uzuner'i bana tanıştıran Melek Ablam olmuştu. Bana küçükken hediye ettiği "Kumral Ada Mavi Tuna" kitabı şu yaşa kadar en çok sevdiğim kitaplardan biri olmuştur. "Uzun Beyaz Bulut Gelibolu'yu" da küçükken okumuştum diye hatırlıyorum ama geçen sene Çanakkale gezimizde müzenin hediyelik eşya kısmında denk gelince hemen almıştım. Tekrar okumak şimdiye nasip oldu. Size kitabın arkasındaki açıklamasından biraz bilgi aktarayım:

Çanakkale Savaşları'nda ölen büyük dedesinin mezarını aramak için Gelibolu'ya gelen Zelandalı genç bir kadın ve Çanakkale Milli Parkı'nda bastonuyla dolaşan Türk ninenin akıllara durgunluk veren seksen beş yıllık sırrı. 

Zelandalı asker Alistair John Taylor ile Osmanlı teğmeni Ali Osman Bey'in ailelerine yazdıkları mektuplarıyla başlayan romanda tarihin peşinden giderek dedesinin geçmişini arayan Viki ile Eceabat köyündeki herkesin saygı duyduğu, annesi okula gitmesine engel olsa da kendini geliştirmeyi başarmış bir kadının, Beyaz Halanın öyküsü anlatılıyor. 

Savaşı macera olarak görüp, Avrupa'ya gitmek için savaşa yazılan Yeni Zelandalı genç her geçen gün ölümün ensesinde olacak kadar yakınına geldiği ve bu savaşın kendilerinin savaşı olmadığını acıyla anlar ama geri dönemez. 

Ali Osman hukuk fakültesi öğrencisidir ve seferberlik ilan edilince İstanbul'daki evini ailesini çocukluk hayallerini geride bırakıp savaşa yazılır. Bu iki gencin hayatı Gelibolu'da kesişir.





Annesine yazdığı mektuptaki şu kısım beni çok etkiledi: 

.........

"Dünyada büsbütün Darülfünunlulardan (üniversiteli) mürekkep (oluşan) bir asker ordusu bulundu mu hiç? Bizimkisi böyle işte. O zaman aramızda bizim ordunun adı olsa olsa "irfan ordusu"(kültür ordusu) olur diye bir nükte doğdu ve hepimiz bunu sevdik."    

......
Ne kadar acı değil mi? Bu ülkede bağımsızlığımızı kolay kazanmadık. Kitapta alt metinden verilen öğütlerden biri de buydu. Biz tarih okumayı sevmiyoruz, oysa tarih tekerrürden ibaret gerçekten. Her sene Anzakların anma törenlerinde binlerce genç yaşlı kilometrelerce uzaktan Gelibolu'ya gelirken biz 18 Mart Çanakkale'deki anma gününde kaç defa Çanakkale'de bulunduk? Tarihimizi hangi detayda biliyoruz? Bu soruları sormamız lazım gerçekten kendimize. Kim olduğumuzu öğrenme yolculuğumuzda geçmişimizi, Türk toplumunun yapısını öğrenmemiz lazım. Lise'deki Tarih dersi öğretmenimiz Levent Karacaoğlu'nun kulakları çınlasın, bize tarihi sevdirmek adına elinden geleni yapmıştı. Her şeyi detayıyla ve öykülendirerek anlatırdı. Tüm öğretmenlerimiz aynı şekilde olsa keşke! 

Özetle, bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Tarihi her millet kendi açısından anlatıyor, bu kitabın hikayesi kurmaca da olsa iki düşman tarafın açısından tarihi nasıl gördüklerini anlatıyor. Ve bu ülkede ölen tüm insanların aslında kardeş oldukları, benzer hayalleri, istekleri olan ama savaş anında birbirini öldüren, ölen insanlar haline geldiklerini, savaşın anlamsızlığını anlatıyor. Okuyup da öğrenecek çok şey var.

Çanakkale'de de okuduğum, Atatürk'ün Çanakkale'de şehit olan Anzak askerleri için söylediği sözlerle bugünkü yazımı bitiriyorum (Kitap'ta da aynı metin geçiyor.) :

"Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa yollayan analar, gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızda, huzur içindedirler ve huzur içinde uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır. " (Atatürk, 1934)

Sevgiler,
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Patatesli Gül Böreği Tarifi

Merhabalar, Bu aralar gelen giden misafirimiz çok. Sağ olsun tüm arkadaşlarımız, yakınlarımız Ece'yi görmeye geliyor, mutluluğumuzu...